"Dokuz
Işık"ın esaslarını şöyle açıklamaktadır:
I. Milliyetçilik
Millî birlik ve bütünleşmenin
tesisinde,
millî mukaddesler, şuur ve ülküler etrafında kaynaşmış bir toplum
olmada insanlarımızı güçlü ve Büyük Türkiye Ülküsü yolunda
harekete geçirmede, kalkınmanın psikolojik dinamiğini teşkil edeceğine
inanılan milliyetçilik , Türk milletine karşı beslenen derin sevginin
bir ifadesidir. Kalbinde başka bir ırkın gururunu taşımayan ve
kendini samimî olarak Türk hisseden ve Türklüğe adayan herkes Türk'tür.
Türk milletine mensup olan herkes, bu milletin haklarını daima her çeşit
tesirlerden uzak, her şeyin üstünde bulundurulması için çalışmak
zorundadır. Bu sebepten dolayı milliyetçilik, Türk milletinin içinde
bulunduğu müşkül durumdan bir an önce en modern en ilmî metotlarla
çıkarılacak, en kısa yoldan modern uygarlığın en ön safına geçilmesini
sağlama duygusundan kuvvet alır . Özetle her şey Türk milleti
için,
Türk milleti ile beraber ve Türk milletine göre sözleriyle anlatılabilecek
milliyetçilik ilkesi Türk milletine bağlılık, sevgi, Türkiye
devletine sadakat ve hizmettir .
II.
Ülkücülük :
Nemelâzımcılığın, vurgunculuğun,
kozmopolitliğin yaygınlaştığı bir cemiyet yapısında
feragati,
fedakârlığı ön plâna alan devlet ve millete hizmet aşkını ifade
eden ülkücülük Türk
milletini en kısa yoldan, en kısa zamanda modern uygarlığın en üst
seviyesine çıkarmak, mutlu, müreffeh hâle getirmek, bağımsız,
özgür,
kendi haklarına sahip hayata kavuşturmaktadır.
Ülkücülük bir macera fikri değildir. Türkiye'yi
hiçbir zaman tehlikelere, risklere, maceralara sürüklemeyecek bir yol
üzerinde bulunmayı esas kabul eder . İlim, akıl ve tecrübe ülkücülüğün
ruhunu oluşturur .
III.
Ahlâkçılık :
Manevî değerlerin ayaklar altında çiğnendiği,
insanlarda Allah korkusunun, acıma duygusunun, vicdan muhasebesinin zayıfladığı,
her geçen gün yozlaşan ve çözülen sadece, maddeye önem veren bir
toplum yapısından; birbirini seven sayan, beşerî ilişkilerde ahlâklı
ve faziletli, maneviyatta en yükseğe çıkmış bir toplum olarak en yüksek
moralle kalkınma davasına koşabilmek için gerekli olan ahlâkçılık
ilkesi , Türk milletinin ruhuna örf ve âdetlerine uygun yüksek varlığını
korumayı ve geliştirmeyi öngören esaslara dayanır .
Şüphesiz ahlâkçılık çok önemli bir
prensiptir. Ahlâk
herkesin esasıdır.
Ahlâkı olmayan bir toplumun hiçbir işi
başarılı olamaz ve o toplumda hiçbir şey yolunda
gitmez. Fakat ahlâkçılığın
dayandığı birtakım temeller vardır. Bizim ahlâkçılığımızın
dayanacağı temeller şunlardır: Türk ahlâkı, Türk
geleneklerine, Türk ruhuna, Türk milletinin inançlarına uygun olacaktır. Türk ahlâkı hiçbir
zaman tabiat kanunlarına aykırı olmayacak, tabiat kanunlarıyla da bağdaşan
birtakım temellere dayanmış bir ahlâk olacaktır. Türk milletinin yaşamasına
zararlı olacak kaideler Türk ahlâkçılığının içinde yer alamaz .
IV.
İlimcilik
"İlim Çin'de de olsa arayınız"
düsturunun ışığında dünya çapında bir âlimler ordusu yetiştirmeyi
gaye edinecek en kısa zamanda, en kısa yoldan muasır milletler
seviyesinin üstüne çıkma ülküsü yolundaki gayretlerde müspet
ilimlere olan ihtiyacın bir ifadesi olarak ilimcilik , olayları ve varlığı
ön yargılardan ve art düşüncelerden sıyırarak ilim mantalitesiyle
incelemek ve girişilecek her çeşit faaliyette ilmi önder yapma
prensibidir .
V.
Toplumculuk :
Bir yandan "Komşusu açken tok
yatan bizden değildir" inancıyla, diğer yandan milletimizin "Devlet
Baba" geleneği içerisinde toplumun her ferdini gözetip, "Dağda
kaybolan koyundan sorumluluk duymak" felsefesi ile insanımıza yaklaşmanın
ve kucaklamanın yolu olarak ifade edilen toplumculuk , her çeşit
faaliyetin toplum yararına olacak şekilde yürütülmesi görüşüdür
. Üç ayrı bölümde izah edilebilir.
a- Özel Teşebbüs: Toplumun kalkınmasında
özel teşebbüs desteklenip, himaye edilecektir. Ancak bu konuda iş
verenle işçinin karşılıklı olarak haklarının korunması ve bu iki
tarafın münasebetlerinin milletin zararına olmayacak şekilde kontrol,
tanzim ve nezaret altında bulundurulması şarttır.
b- Küçük Sermayelerin Birleşmesi :
Memleketimizde yapılması icap eden büyük işlerin başarılması için
halkın elindeki küçük tasarruflar teşvik edilerek devlet tarafından
tanzim ve organize edilerek halkın sermayedar olacağı büyük ekonomik
teşebbüslere girişilmesini gaye edinen bir görüştür.
c- Sosyal Yardım ve Güvenlik Teşkilâtı
: Türk milletini içine alacak bir sosyal yardımlaşma ve güvenlik teşkilâtı
meydana getirmek görüşüdür. Ayrıca sağlık ve adalet güvenlinin sağlanması
da düşünülen diğer bir iştir .
VI.
Köycülük:
İleri ve modern bir tarım seviyesine ulaşmış
her türlü sanayi imkânlarının tahsis edilerek tarım sanayi yapısına
kavuşmuş; devletin her türlü hizmetlerinden yararlanılmak suretiyle
yokluk ve sefaleti yenerek milletin sosyal dilimleri içerisinde lâyık
olduğu yeri alacak köycülük ilkesi
geliştirilmiştir. Köylünün tefecilerin elinden kurtarılması ve
ihtiyacı olan kredi ve diğer yardımların sağlanması için
kooperatifleşmeyi hedef alır. Bilhassa orman bölgesinde yaşayan köylüleri
öncelikle ve hızla refaha kavuşturmak amacını güder .
VII. Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik
Kişi ve toplum mutluluğunu engelleyici bütün
tesirleri yıkarak hürriyetleri sağlama ve korumayı devletin asıl görevi
sayan bir anlayışla zulme, baskıya, sömürüye, güdümlü toplum
olmaya karşı insan şeref ve haysiyetini temel hak ve hürriyetleri gerçekleştirmeyi,
inançları serbestçe yaşamayı ilke edinen bir zihniyet içerisinde hürriyetçilik
ve şahsiyetçilik ilkesi
geliştirilmiştir.
Burada bahsedilen "Hürriyet"
Birleşmiş Milletler Anayasası'nda yazılı olan bütün hürriyetlerin
sağlanması anlamında kullanılmıştır. (Söz,
vicdan, yazı, bilim hürriyeti, sosyal, ekonomik hürriyet..)
VIII. Gelişmecilik
ve Halkçılık
Millî
şahsiyeti koruyarak kesintisiz bir olgunlaşma, ilerleme ve yücelme ülküsü
içerisinde halkın menfaatlerini en geniş şekilde ve aynı yöntemle yönetim
ve denetim imkânları tanıyarak egemenliğin gerçek sahibi ve kaynağı
olan Türk halkının her iyi şeye lâyık olduğu inancı içinde gelişmecilik
ve halkçılık ilkesi geliştirilmiştir.
Bu ilke; elde edilenle yetinmemek ve daima daha ilerisini istemek ve bunu
elde etmek için gayret göstermek şuurudur. Ancak bu gayret ve çabalarda
Türk milletinin tarihinden, millî benliğinden ve kökünden kopmadan yükselmek
ve ilerlemek esas gayedir. Yapılacak her işte halka doğru halkla
beraber olmayı ilerlemenin ve yükselmenin vazgeçilmez bir prensibi
olarak kabul eder .
IX. Endüstricilik
ve Teknikçilik
Ülkemizi
en kısa zamanda ve en kısa yoldan bir bilgi toplumu hâline getirerek en
yeni teknolojileri araştıran, bulan, elde eden bir toplum olarak dünyanın
en gelişmiş ülkelerinin yanında şerefli yerini almasını sağlayacak
sanayileşmeyi, teknolojik kalkınmayı başarmak ve hiçbir zaman lâyık
bulmadığımız "gelişmekte olan ülkeler" sınıfından
kurtularak "gelişmiş, kalkınmış, endüstri ötesi toplum"
gibi sınıflara bir an önce erişmesini temin gayesiyle ifade olunur .
MHP'ye
göre "Devlet bölünmez bir bütün olan milletin teşkilâtlanmış
hâlidir" . Bu teşkilâtlanmayı
en iyi biçimde gerçekleştirecek olan da "millî devlet"tir.
Millî devlet ise şu şekilde ifade edilmektedir.
Birinci anlamda millî devlet, devletin tek
ve aynı milletten kurulduğunu ifade eder. Millî devlet fikri ile
milliyetçilik hukukî bir anlam kazanır. TC millî bir devlettir. Bir
milletin kendi bağımsız devletini kurmasına, ona kendi adını, ülküsünü
ve özelliklerini vermesine millî devlet adı verilir.
Millî devlet emperyalizme karşı
olup,
devletlerin eşitliği ilkesine inanır. Millî devletin görevi adını
taşıdığı milletin varlığını devam
ettirmek, onu korumak ve yüceltmektir.
Millî devlet, ülke ve milleti bölmek isteyen her davranışı yok etmek
zorundadır.
İkinci anlamda millî devlet; devletin
kendisini meydana getiren milletin bütün fertlerini ve sosyal
dilimlerini kucaklamak, onlara eşit bir şekilde hizmet etmektir. Bu anlamda millî devlet, bir hizmet ve refah
devletidir.
Millî devlette, devleti yöneten,
iktidara sahip olan milletin bütünüdür. Milletin üstünde hiçbir
fert, zümre veya sınıf, devleti yönetemez .
MHP'nin 1977 seçim beyannamesinde millî
devletten şöyle söz edilmektedir. "Ancak güçlü, dinamik, etkili
bir devlettir ki, hızlı ve gerçekçi bir kalkınmayı gerçekleştirebilir.
Bizim anlayışımızda iktisadî ve manevî kalkınmanın öncüsü,
motoru ve mimarı, millî devlettir".
Partinin çeşitli yayınlarında sınıf sözcüğü
kullanılmamaya özen gösterilerek toplumun altı sosyal sınıfa ayrıldığı
belirtilir. İşçi, köylü, esnaf, memur, işveren ve serbest meslek
sahiplerini kapsayan bu dilimlerden her birine devlet eşit bir şekilde
muamele etmelidir. Ayrıca Meclis de bu altı sosyal sınıfın
temsilcilerinden oluşacaktır.
Irkçılığı reddeden MHP "millî"
ya da "siyasî demokrasi" diye tanımladığı bir sistemi
benimsemiştir. Siyasî demokrasi, siyasî hürriyetler rejimidir. Siyasî
demokrasi milletin bütün fertlerinin siyasî kararların alınmasına,
siyasî organlara (parlâmento, belediye, vs.)
seçme ve seçilme şeklinde katılır. Parlâmento siyasî temsil
organı olduğundan, gerçek siyasî demokrasiden bahsedebilmemiz için
parlâmentoda milleti meydana getiren bütün sosyal dilimlerin temsil
edilmesi gerekir .
MHP, tek bir Meclisin üzerinde güçlü
yetkilerle donatılmış bir başkanın bulunduğu bir başkanlık sistemi
önermekteydi. "Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır.
Bunun için icra gücünün tek elde toplanması gerekir. İcra, Cumhurbaşkanlığı
ve Başbakanlık olarak ikiye bölünemez. Türk tarih felsefesi ve töresinde
icra organı hiçbir zaman bölünmemiş tek bir başkan tarafından yürütülmüştür.
Başkan genel oy esasına göre millet tarafından seçilecek, böylece
bizzat millete dayanan daha kuvvetli ve daha demokratik bir sistem meydana
gelecektir .
Siyasî demokrasiyi tamamlayan "iktisadî
demokrasidir". Türkeş "iktisadî demokrasiyi" bir
milletin iktisadî meselelerde serbestçe oy sahibi olabilmesi, memleketin
iktisadî kararlarına eşit bir şekilde katılabilmesi" biçiminde
tanımlamıştır .
"Millî sektör"ün kurulmasını
ve devletin ekonomik alana müdahâlesini zorunlu görmesine karşın
"zamanla özel sektörün ağırlık kazandığı bir karma ekonomi"yi
savunmuştur. Millî sektörle kastedilen şey; altı sosyal dilimin üretim
araçlarına, fabrikalara sahip olmasıyla ortaya çıkacak "devlet
sektörü" ve "özel sektör"den başka bir üçüncü sektördür.
Sendika kurma özgürlüğüne karşı çıkan
MHP'nin sendika kurma konusundaki görüşünü Türkeş, "Her iş
kolunda tek ve mecburi üyeliğe dayanan sendikacılığın kurulmasını
öne sürdük" diye özetlemiştir.
Milliyetçi Hareket, her türlü sömürü
düzenine karşıdır. Sermayenin emeği sömürmediği sermaye ve emeği
millî menfaatler içinde dengeleyen bir düzen taraftarıdır. Emek ve
sermaye birbirini yok eden, birbiriyle mücadele eden iki düşman unsur
değil, birbirini tamamlayan iki kardeş unsur olarak ele alınmaktadır.
Millî kalkınmanın ekonomik, gelişmenin hızla dengeli ve adil bir şekilde
gerçekleşebilmesi ancak emek sermaye bütünleşmesiyle mümkün
olabilecektir . MHP yabancı sermayeye karşı olmakla birlikte kalkınmanın
tasarruf ve yaptırım unsurlarını karşılamak üzere bir işçi
tasarruf ve yatırım sandığının kurulmasını öngörmektedir.
Sosyal ve iktisadî alanda dikkati çeken
bir diğer yaklaşım da "Tarım Kentleri" politikasıdır. Tarım
kentleri birden çok küçük yerleşim birimlerinin (Köy, mezra gibi)
bulunduğu bölgelerde coğrafi ve iktisadî şartlara göre belirlenecek
ve en azından temel kamu hizmetlerinin (idarî, sağlık, eğitim vs.) düzenli
ve yeterli olarak götürülebileceği merkezler oluşturmak fikrine
dayanmaktadır. Taşrada refahı ve gelişmeyi sağlamanın bir yolu
olarak düşünülen "Tarım Kentleri Projesi"nin şehir hayatını
doğrudan etkileyecek bir tarafı da bulunmaktadır. Projenin uygulanmasının
tabiî sonucu olarak hızlı ve düzensiz şehirleşme sorununun çözümü
kolaylaşacaktır. Çünkü taşrada tarım kentlerinin gelişmesi şehre
göç ihtiyacını azaltacaktır. Bu konu 1970'lerin CHP yönetimince
"Köy Kent" 1990'larda DYP-CHP koalisyon hükûmetince "Merkez
Köyler" adı altında tekrar gündeme getirildiği görülmektedir .
Köylerin kalkınması için devletin yardımı
yanında kurulacak olan Köy Yatırım ve Tasarruf Sendikalarının büyük
yararlar sağlayacağı düşünülmüş, diğer taraftan köylerin
ekonomik kalkınmasında vasıta olabilecek ikinci bir yol olarak toprak
reformunun tatbiki ve kooperatiflerin hayata geçirilmesi vurgulanmıştır.
Toprak reformu ile parçalanmış tarım topraklarının birleştirilmesi
sağlanacak, ayrıca toprağı az veya hiç olmayan köylülere toprak
verilecektir. Kurulacak Köy Tarım Kooperatifleri ile tarım işletmeciliğinde
gerekli olan teknik araçlar ve krediler dağıtılacaktır. Bu kooperatifler pazarlama görevini de yürüteceklerdir.
MHP görüldüğü gibi köy ve köylüye
büyük önem vermektedir. Nüfusumuzun büyük bir çoğunluğunu oluşturan
köylerimizin kalkınması için geliştirmiş olduğu politikalar oldukça
isabetlidir.
1977 seçimleri öncesi 4 Haziran 1977'de
radyoda yaptığı bir konuşmada Alparslan Türkeş "Türkiye'yi ...
kısa zamanda dünyanın en ileri milleti hâline getirmenin mücadelesini
vermekte olan MHP, 100 milyona ulaşacak nüfusla zengin ve dış Türkleri
kollayacak güçlü bir Türkiye'yi hedef olarak göstermekteydi. MHP
uluslar arası anlaşmalara sadık olduğunu söylemesine karşın "Ortak
Pazar" köleliğine gerek ekonomik, gerek siyasî nedenlerden dolayı,
kesinlikle karşı çıktığını açıkça belirtmişti. Türkçü
milliyetçi niteliğin bir başka sonucu Türk törelerinin,
geleneklerinin korunmasına verilen önemde kendini gösterir. "
Din konusuyla ilgili olarak MHP şu görüşleri
ileri sürmektedir. "Biz vicdanların hür olacağı din ve mezhep çatışmalarının
bahis konusu edilmeden millî bütünlüğü sağlayacak gerçek lâikliği
savunuyoruz. Devletimiz Anayasamıza göre lâiktir. Milliyetçi Hareket
din ve vicdan hürriyetinin baskıdan azade olmasını dinin devlete,
devletin de dine müdahâle etmemesini savunur. Lâikliğin anlamı budur,
hür ve medenî ülkelerde de tatbiki böyledir .Din ve vicdan hürriyetini
savunan MHP; lâikliği din düşmanlığı olarak görmemekle herhangi
bir amaçla dinsel duyguların sömürülmesine karşı çıkmaktadır.
MHP programında ilân ettiği temel
hedeflere ulaşmada temel görüş ve kabullerine uygun olarak insanımızın
eğitimini, hayata hazırlanmasını ve toplum içinde yerini almasını
öncelikle ele almakta ve bunu millî varlığımızın devamı ve yücelmesinin
teminatı olarak görmektedir .
MHP'nin eğitim politikası iki amaca yönelmektedir:
a- Eğitimin millileşmesi
b- Eğitimin modernleşmesi
Eğitimin millileşmesi demek eğitimin
millî kültür ve gelenekleri genç nesillere benimsetmesi demektir. Bu
gayeyi gerçekleştirmek başta dil, din, sanat, ahlâk olmak üzere bir
milletin kültürel geleneklerini genç nesillere taşımasını sağlayabilmekle
mümkün olur.
Eğitim sadece millî kültür değerlerini
genç nesillere benimsetmekle kalmamalı, aynı zamanda da gençlerin çağdaş
medeniyetin (Endüstri ve tekniğin) talep ettiği bilgi ve maharetlerle
donatmalıdır .
Din konusuyla ilgili olarak MHP şu görüşleri
ileri sürmektedir. "Biz vicdanların hür olacağı din ve mezhep çatışmalarının
bahis konusu edilmeden millî bütünlüğü sağlayacak gerçek lâikliği
savunuyoruz. Devletimiz Anayasamıza göre lâiktir. Milliyetçi Hareket
din ve vicdan hürriyetinin baskıdan azade olmasını dinin devlete,
devletin de dine müdahâle etmemesini savunur. Lâikliğin anlamı budur,
hür ve medenî ülkelerde de tatbiki böyledir .Din ve vicdan hürriyetini
savunan MHP; lâikliği din düşmanlığı olarak görmemekle herhangi
bir amaçla dinsel duyguların sömürülmesine karşı çıkmaktadır.
MHP programında ilân ettiği temel
hedeflere ulaşmada temel görüş ve kabullerine uygun olarak insanımızın
eğitimini, hayata hazırlanmasını ve toplum içinde yerini almasını
öncelikle ele almakta ve bunu millî varlığımızın devamı ve yücelmesinin
teminatı olarak görmektedir .
MHP'nin eğitim politikası iki amaca yönelmektedir:
a- Eğitimin millileşmesi
b- Eğitimin modernleşmesi
Eğitimin millileşmesi demek eğitimin
millî kültür ve gelenekleri genç nesillere benimsetmesi demektir. Bu
gayeyi gerçekleştirmek başta dil, din, sanat, ahlâk olmak üzere bir
milletin kültürel geleneklerini genç nesillere taşımasını sağlayabilmekle
mümkün olur.
Eğitim sadece millî kültür değerlerini
genç nesillere benimsetmekle kalmamalı, aynı zamanda da gençlerin çağdaş
medeniyetin (Endüstri ve tekniğin) talep ettiği bilgi ve maharetlerle
donatmalıdır .
Eğitimde fırsat eşitliğini benimseyen
MHP, ilköğretimin mecburî 8 yıl olmasını yürekten desteklemiş,
yabancı dil öğrenimini kolaylaştıran tedbirlerin alınması gereğini
savunmuş."yabancı dile, yabancı bir dil öğrenmeye karşı olmamıştır.
MHP'nin Nüfus Politikası da hayli ilgi çekici
hususlar veya görüşler ihtiva eder; Çeşitli neşriyatlarında nüfus
kontrolüne emperyalizmin bir oyunu olarak bakmıştır. Ülkemizin, yüz
hatta iki yüz milyon insanı besleyebileceğini savunmuştur. Milletler
arası politikada bir devletin kuvvetini gösteren üç unsurun ülke büyüklüğü,
ekonomik kalkınma ve nüfus çokluğu olduğunu belirten parti, ülkemizin
yeteri büyüklükte olması dolayısıyla nüfusunun artışıyla, Türkiye'nin
dünya politikasında önemli bir yer işgal edeceğine inanır. Ayrıca
çoğalan nüfusla iktisadî politika iyi değerlendirildiği takdirde
kalkınma hızımızın artacağını iddia eder. Aile plânlaması çalışmalarında
gerekli düzenlemeler yapmayı hedef edinen MHP, kürtaj ve insan vücuduna
zarar verecek her türlü olumsuz uygulamaların da karşısındadır.
MHP kuracağı devlette tehlikeye uğrayan
herkese ne olursa olsun insan haysiyetine yaraşır, asgarî gelir
garantisi ve azamî sağlık garantisi tanıyacağını belirtir. Bunlar
"millî sosyal sigorta" ve "millî sağlık hizmeti teşkilâtları"nın
kurulması ile gerçekleştirilecektir .
MHP'nin fikir sisteminde ağırlıklı bir
yere sahip olan "güçlü iktidar" ve "millî devlet"
kavramları taraflı ve kasıtlı çevreler tarafından anlamsız bir şekilde
faşizm ile mukayese edilmiştir.
Bu değerlendirmelerde faşizmdeki anahtar
kavramın başlı başına devlet olgusu olduğu göz ardı edilmektedir .
Faşizme göre; insanların hakları devletin onlara verdiklerinden
ibarettir. Vatandaşların canı da malı da
devletindir. Faşizmde vatandaş devlet yararına çalışır. Devlet
milletin ve onun hayatının tümünü yönetir. Tek bir parti idareyi ele
geçirir. Bu parti askerî disipline tâbidir. Devlet bir şefin elindedir
. MHP fikriyatında ise devlet millet için vardır ve devleti yaratan
millet gerçeğidir, millî birlik bilincidir . Parti programında bu
konuyu doğrulayan şu görüşlere yer verilir:
Milletimiz için "millet" ve
"devlet" kararları ayrılmaz bir bütünün iki aslî unsurudur.
"Millet" olarak var olabilmek temel hedeftir Bunun yegâne vasıtası
ise kudretli bir devlettir.
MHP, devralınan tarihî mirasına bağlı
olarak devlet varlığının tartışılamayacağını kabul ve ilân eder.
Devletin, milletin duygu, düşünce ve temayüllerini temsil etmesine,
maddî ve manevî değerlerini iç ve dış tehditlere karşı korumasına,
milletimizi millî ülküler etrafında birleştirmesine kesinlikle inanır
ve devleti, milletin hizmetinde görür. Devleti yönetenlerin kendilerini
milletimizden üstün ve milletimizi güdülen sürü olarak görmelerini
de açıkça reddeder . Sadece bu cümle bile faşizmin diktatörlük vasfına
karşı oluşun bir ifadesidir.
MHP "devlet-millet" zıtlaşmasını
değil "devlet-millet" bütünleşmesini savunur. Milletimizin
ve vatanımızın bölünmez bütünlüğünün korunmasını; hürriyet,
barış, kardeşlik ve refahın sağlanmasını, yalnızca milletin
hizmetkârı kudretli ve fakat adil, her türlü anarşiyi terörle değil,
insanî ve millî politikalarla ortadan kaldıran, insan haklarına kesin
saygılı, millî demokratik hukuk devleti ile sağlanabileceğine inanır
.
MHP'nin toplumu altı sosyal dilime ayırması
ve iktidarın bu altı meslek grubunu kendi görüşleri doğrultusunda
"korparasyonlar" biçiminde örgütleyerek ülkeyi yönetmeyi
amaçlaması, toplumu aynı anda hem parçalama hem de birleştirme işlevini
üstlendiğinin gözlenmesi faşizme
benzetilmesine sebebiyet verebilmektedir.
MHP'nin toplumu altı sosyal dilime ayırırken
bunu sınıfsal bir yaklaşımla gerçekleştirmemiştir. Burada amaç
toplumda var olan her meslek grubunun parlâmentoda temsilini sağlamaktır.
Sadece belli bir grubun (işçi, sermeyadar vs.) sözcülüğünü yapmayıp
tüm toplumun çıkarlarını korumayı görev bilmiştir.
Faşizmin en önemli vasıflarından biri
kadın aleyhtarı bir rejim olmasıdır. Kadınlara karşı büyük bir güvensizlik
gösterir ve kadınları hor görür. Oysa MHP programını incelediğimizde
böyle bir niteliğe kesinlikle rastlanamamaktadır. MHP, "Kadını
ve haklarını savunmak ve kadını erkeği ile beraber saygı gören bir
varlık olarak korumak gerektiğine"
inanmaktadır.
MHP
hem faşizmi hem de nasyonal sosyalizmi reddeder. Tek partici, ırkçı,
antidemokratik ve kapitalist olmaları bu rejimleri demokratik milliyetçilikten
ayırır. Çünkü demokratik milliyetçilik, hür seçimlere, çok
partili sisteme, demokrasiye, millî iradeye ve Türk milletine has bir
toplumculuğa inanır .
MHP, ırkçı ve Turancı bir görüşe
sahip olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir. Eleştiriler karşısında
verilen cevap ise şöyledir: Türk milliyetçiliği fikri bir kültür
hareketi olduğu için ırkçılığı, halka dayandığı, halkın millî
ve manevî değerlerinden kaynaklandığı için her türlü otoriter
rejimleri reddeder.
Erdoğan Teziç, "Batı taklitçiliğine
ya da yabancıların hazırladığı reçetelere karşı çıkarken millî
bünyemize uymayan parlâmenter sistem yerine başkanlık sistemi önerdiğini,
bu sistemin ilk kez kapitalist bir ülke olan ABD'de ortaya çıktığını
ve ancak bu ülkede uygulanabildiğini"
iddia ederek MHP'nin "başkanlık sistemi" konusundaki görüşlerini
eleştirmektedir. Teziç'in yanlı bir şekilde yaptığı anlaşılan bu
tenkidinden, Türk tarihini lisans seviyesinde dahi idrak edemediği anlaşılmaktadır.
"Başkan" kelimesi ve kavramı Türkler tarafından 11. yüzyıldan
itibaren bilinmekte ve kullanılmaktaydı. Türk tarihinde bugünkü
modern manada bir "başkanlık sistemi"nden bahsetmek mümkün
olmamakla birlikte, "hakan, sultan, padişah, başkan" gibi adı
her ne olursa olsun devletin başında bulunan şahıs hiçbir dönemde
sorumsuz olmamıştır. Kurultay, Kengeç Meclisi, Töre gibi çoğulcu
sistemi hatırlatan müesseseler ile padişah iradesi hemen hemen her dönemde
sınırlanmıştır.
Ayrıca Türklerde başa geçen hakan veya
sultan daima milletine hizmet etmek için vardır. Bu davranış biçimi Türk
devlet anlayışında daima mevcut olmuş ve bir gelenek olarak yerleşmiştir.
Sonuç olarak tüm görüş ve eleştiriler
ne şekilde olursa olsun Milliyetçi Hareket Partisi prensipleri ve
ideolojisi ile bir realitedir.
MHP özellikle gençlik kesiminde yaygın
bir biçimde örgütlenmiştir. Partinin yandaş örgütü olan "Ülkü
Ocakları" en önemli teşkilâtıdır.1965'ten sonra partinin gençlik
kolları "Ülkü Ocakları Derneği" adı altında teşkilâtlanmaya
başladı. 1978 yılında Ankara Valiliği, Ülkü Ocakları hakkında suç
duyurusunda bulununca dernek feshedilip yerine Ülkücü Gençlik
Dernekleri kuruldu. Bu dernek, 1980 yılında faaliyetlerini durdurmuştur.
MHP, gençlikten başka çeşitli toplumsal
kesimleri kapsayan bir dizi ülkücü kuruluş oluşturmuştu. Milliyetçi
İşçi Sendikaları, Ülkücü Polisler Derneği, Ülkücü Kamu Görevlileri
Güçbirliği Derneği, Ülkücü Öğretmenler Birliği Derneği, Ülkücü
Esnaf ve Sanatkârlar Derneği, Ülkücü Köylüler Derneği gibi.
Partinin resmî organı Hergün gazetesi ve
onu destekleyen diğer gazeteler ise Ortadoğu, Bayrak ve Millet'tir.
MHP'yi destekleyen dergiler ise şunlardır: Töre, Devlet, Bozkurt, Ocak,
Genç Arkadaş, Ülkü Tek, Yiğit Köylüm, Millî Hareket, Türkiye ve Dünya
vb .
1970-1980 Döneminde MHP'nin Siyasî
Faaliyetleri
1969 seçimlerinden sonra ülkedeki
tansiyonun yavaş yavaş yükseldiği görülür. İktidarda olan Adalet
Partisi içerisinde de toplumsal yapıdan kaynaklanan önemli bir bunalım
oluşuyordu. Sonraları Demokratik Parti olayına yol açacak bu bunalım
1970 bütçe oylamasında kendini göstermiş ve Demirel'in bütçesi
kendi partisinin milletvekillerinin ret oyu ile kabul edilmemiştir. İzlenen
ekonomik politikalar sonucunda pahalılık baş göstermiş, petrol krizi,
öğrenci eylemleri, silâhlı hareketler vb. olaylar ülkeyi yeniden bir
darbenin eşiğine sürüklemişti.
Sonuçta 12 Mart 1971'de Genel Kurmay Başkanı
ve Kuvvet Komutanları, Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanlarına ortak bir
muhtıra vererek "12 Mart Rejimi" diye anılan dönemi başlatmışlardı.
1971-1973 yılları arasında partiler üstü
hükûmetlerin faaliyetlerini görüyoruz. Geliştirilen formüle göre
CHP'den istifa ederek ve partiler üstü bir başbakan olarak görevlendirilen
Nihat Erim 5'i AP'li, 3'ü CHP'li, 1'i
MHP'li 8 siyasetçi ile kabineyi kurmuştur.
Nihat Erim, ikinci
hükûmetini 11 Aralık 1971 günü kurmuş ancak 22 Mayıs 1972
tarihine kadar 5 ay devam edebilmişti. Ülkeyi kanun hükmünde
kararnamelerle yönetmek isteyen Nihat Erim'in bu isteği parlâmentoda
kabul görmeyince Erim görevinden istifa etmiştir.
Daha sonra Ferit Melen ve Naim Talu hükûmetlerini
görmekteyiz.
Naim Talu hükûmeti bir geçiş hükûmetidir.
AP ve CGP koalisyonundan oluşur ve hedefi ülkeyi genel seçimlere götürmektir.
Muhalefette ise CHP'nin yanı sıra MSP, DP, TBP, MP ve MHP yerlerini
almaktaydılar. 12 Mart döneminden sonra siyasete dönüş 14 Ekim 1973
seçimleriyle gerçekleşmiştir. Seçim sonuçlarına göre; CHP oyların
%33'ünü alarak 185 milletvekilliği çıkartmıştır . MHP ise oy oranını
%3.4'e, milletvekili sayısını da birden üçe yükseltmiştir. MHP
listesinden milletvekili seçilenler Alparslan Türkeş, Mustafa Kemal
Erkovan ve Ali Fuat Eyüpoğlu'dur. MHP yönetiminin bu seçimlerde
Mecliste grup kurma beklentisi olmasına rağmen bu hedefe ulaşılamamıştır.
Bu seçimlerden sonra hiçbir partiye tek
başına hükûmeti kurma imkânı doğmadığından uzun pazarlık dönemi
başlamıştır. Sonuçta 26 Ocak 1974'te CHP ile MSP, Bülent Ecevit'in
başkanlığında bir karma hükûmet kurabilmişlerdir. Fakat Kıbrıs müdahâlesi
sonrasında koalisyon ortakları arasında çıkan anlaşmazlık Bülent
Ecevit'in istifasıyla sonuçlanmıştır. Bu istifadan sonra güvenoyu
alamamasına rağmen Sadi Irmak yeni hükûmet kurulana kadar ülkeyi yönetmiştir.
Nihayet 31 Mart 1975'te Demirel başkanlığında
kurulan Adalet Partisi, Millî Selâmet Partisi, Cumhuriyetçi Güven
Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi dörtlüsünden oluşan ilk "Milliyetçi
Cephe Hükûmeti" 218'e karşı 222 oyla güvenoyu almıştır.
MHP'nin siyasî arenada etkin rol oynaması
bu hükûmetin kurulmasıyla başlamıştır. MHP Mecliste iki bakan ile
temsil edilmiştir. Bu bakanlar; Alparslan Türkeş ve Mustafa Kemal
Erkovan'dır.
Bir süre sonra partiler hükûmet
icraatlarında birbirlerinin aleyhine hareket etmeye başlamışlardır. Ülkede
hem ekonomik hem de sosyal durum kötüye gitmekteydi. Enflâsyon yukarı
tırmanırken, terör olaylarında artış görülmekteydi.
1
Mayıs 1977'de İstanbul Taksim'deki kutlamalarda 37 kişinin ölümü ve
birçok kişinin yaralanması anarşi olaylarının tırmandığının en
önemli delilidir. Terör olaylardaki artış 1977 seçimlerinin dört ay
öne alınmasına sebep olmuştur.
Bu ortam içerisinde yapılan1977 seçimlerinde,
CHP %41 oy oranı ile 213 milletvekili çıkarmıştır. MHP ise %6.4 oy
oranı ile 16 milletvekili kazanmıştır . Bu milletvekilleri şunlardır;
Alparslan Türkeş, Necati Gültekin, İhsan Karaçam, Mehmet Irmak, Tahir
Şaşmaz, Nevzat Kösoğlu, Cengiz Gökçek, Turan Koçal, M.Yusuf Özbaş,
Mehmet Doğan, Agâh Oktay Güner, İhsan Kabadayı, Sadi Somuncuoğlu,
Ali Gürbüz, Faruk Demirtola, Ömer Çakıroğlu ve Ali Fuat Eyüpoğlu.
Bu sonuçlar karşısında hükûmeti kurma
görevi Ecevit'e verilmiştir. Ecevit'in kurduğu azınlık hükûmeti güvenoyu
alamayınca 22 Temmuz 1977'de AP, MSP ve MHP'den oluşan II. Milliyetçi
Cephe Hükûmeti kurulmuştur. Bu defa MHP kabinede beş bakanlık elde
etmiştir.
MHP'nin bakanları şunlardır;
Alparslan Türkeş, Sadi Somuncuoğlu, A.Oktay Güner, Cengiz Gökçek ve
Gün Sazak .
II. Milliyetçi Cephe Hükûmeti gensoru
ile düşürülen ilk hükûmet unvanına sahiptir. Daha sonra Ecevit'in
kurmuş olduğu hükûmet yine Ecevit'in istifasıyla sonuçlanmış ve
Demirel'in azınlık hükûmeti kurulmuştur.
Bu hükûmetin kurulmasında MSP ve MHP'nin büyük desteği söz
konusudur. Yeni hükûmetin kurulmasına rağmen ülkede istikrar sağlanamamış,
siyasî bunalım da her geçen gün artmış ve sonuçta 12 Eylül darbesi
gerçekleşmiştir.